17 Ağustos 2010 Salı

trabzondan izlenimler...

Ayın 15'inde yatan maaşlarını çekip borçlarını ödemek isteyenlerle dolu Trabzon HSBC ve sadece 2 adet banka çalışanına tepki veren fıkra insanı:"Ha bu eyçesbisiye allah israılli askei bile duşurmeye ha!bak isail askeri deyrum da!"

Aynı bankada kredi kart başvuruları aldığı için bireyselde daha sakin olan bir personele bir miktar para ile yaklaşıp "boş boş duruyosun ha bunu yatır da" diyen amca,ama bu başka fıkradan...

Bir de burada herkes ama herkes Trabzonspor formalı. Dolmuşçular bile. Onun dışında zaten pek birşeyleri yok ellerinde. Tüm gün boş boş oturup çay içenler,at yarışı oynayanlar,memleketi kurtaranlar,Trabzonspor ile anektodları olanlar... Bir gün biri çıkıp dese ki "Trabzonspor artık yok",bu insanlar sudan çıkmış hamsiye döner...

devam edecek...

16 Ağustos 2010 Pazartesi

size hakkat her yer trabzon...

Sıcağı sıcağına post. Trabzona ayak basmamın üzerinden 1 saat geçti hemen hemen. Burada bana co-pilotluk yapacak tecrübeli fahri trabzonlu murat gökçe şenerin malikanesinden yazıyorum bu satırları efil efil esen camın karşısında bir bardak soğuk kola ile...

Daha uçağa binmeden İstanbul'da teravihdeyken caminin kliması çarptığı için iki büklüm olan amcanın hikayesinde figuran olarak başladı fıkra oyunculuğu kariyerim. Koskoca havaalanında beni bulup içini dökmesi sanırım benim oyunculuk yetilerim olmasa gerek...

Check işlemleri bittikten sonra Trabzon yolcuları uçağına binmek üzere çıkış kapısına yöneldi. Bir uçak dolusu yolcu sıra beklerken muhabbet kurma amaçlı sordukları "yolculuk nereyedur hemeşerum?"lar burada da başladı. Kendi halindeki soru cevapları benim bozmam bu insanlara haksızlıktı evet kabul ediyorum. Bu soruya "zaten herkes trabzona gidiyor" dememeliydim. Sırf bir fıkra için o amcaları hayal kırıklığına uğrattım...

Daha değil Trabzona,uçağa adım atmadan başlayan fıkralarla karadeniz serisi üzülerek söylemeliyim ki devam edecek. Kabul ediyorum size her yer trabzon ama siz de çıkın ulan hayatımdan!...

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Çanlar kimin için çalıyor?

Geride kalan sezondan,son 3 maça girilirken eldeki hedeflere doludizgin gidip de sene sonunda “ellerim bomboş,yüreğimde bir sızı” mırıldanarak tatile çıkmaktan falan hiç bahsetmeye niyetim yok. Hem hatırlanıp da yeniden yaşanmasın hem de şu sıcakta parmaklarım aşırı terlemesin,zira hava sıcaklığı 30’un üzerinde seyrediyor. Onun yerine sıcaklara dikkat edin diye sosyal bir mesaj vereyim

Ligi 2. sırada bitirince doğal olarak “tükkan”ın da erken açılması lazım geldi. Avrupa arenasına temmuz sıcağında çıkacaktı Fenerbahçe. Tabi o zamana kadar işler yoluna girmediği için sıcak çok sıcak sıcak daha da sıcak oluyordu. Netice itibariyle yola Aykut Kocaman ile devam edilme kararı alındı. Ama taraftar karar alınmasından çok inatla forvet alınmasını bekler durur. Nobre’den beridir forvette sıkıntı yaşandığı gerçeği orada öylece dururken henüz bir “ekşın” olmaması taraftarı çileden çıkardı. Çileden çıkan taraftar da tribünden çıktı. Önemli gruplar birer birer “hadi eyvallah” deyip süresiz izne çıktılar. Yönetim de sonunda bu sıcaklarda sessizliğini bozdu ve taraftarlarını düşünerek “fener alarm sistemleri”ni piyasaya sundu. Malum havalar sıcak,kapı baca açık yatarız eve hırsız falan girer. Bir de Stoch ve Caner Erkin alındı o arada.

Abidik gubidik hazırlık maçlarında 3er 5er yiyerek ilk ciddi sınav olan Young Boys maçına gelen Fenerbahçe’de forvetsizlik bir yana dursun savunma ve orta saha da sıkıntı yaratmaya başladı. Forvet gol atamıyor,ortasaha top yapamıyor,defans adam tutamıyor,kaleci de gol yiyor. Bu kadar tersliğin içinde yeni formalar peynir ekmek gibi satmaya devam etti. Herkes formaların çok yakıştığı konusunda hem fikir ama o formayı asıl giyecek adamlar henüz piyasada yok. İnatla şampiyonlar ligi bileti ve forvet beklerken yönetim yine yapacağını yaptı ve sıcaklarda içimize su serpti. Hem de fenersu. Daha önce ürettiği rakının yanına suyu da üreterek “ulan madem takıma efkarlanıp içiyorsunuz,bari içerken de kazandırın” demeye getirdi. Rakı bardaklarını da bekliyoruz artık.

Lig başlamak üzere ama hala eksikler giderilmedi. Yine kahırbahçe olma yolunda ilerliyoruz.

Resmi site resmi “yalanlama” sitesi olmaktan başka bir işe yaramıyor. Basında çıkan haberlere inanmamamızı söyleyip duruyorlar. Zaten artık kimseye inancımız da kalmadı ya neyse.

Oyuncular için veya hoca için inatla “karakteri düzgün adam gibi adam” yorumları yapılıyor,taktiksel hatalar görülmüyor. Biz evlenecek adam bakmıyoruz çıkıp adam gibi top oynasınlar.

Formalar bu senenin en iyileri ama forma reklamları kafam kadar. Formanın üzerindeki kanarya ve güneş simgelerini kapatıyor resmen.

Şirketleşme alanında büyük yol aldık ama spor kulübümüyüz anonim şirket miyiz bilelim. Ona göre çıkıp şampiyonluk vaad etmesinler,”imkb 100 endeksinde en çok kazandıranlardan olacağız” desinler.

Şimdi önümüzde PAOK ile oynayacağımız iki önemli eleme maçı ve uzuncana bir lig var. Ya bu takım için eksikler giderilip lige başlansın yada Fenerium ilaç sektörüne de el atıp bize sakinleştirici,uyuşturucu gibi ilaçlar üretsin.

8 Ağustos 2010 Pazar

İlk izlenim: Forma farklı, Gerisi aynı…

Fenerbahçe ilk resmi sınavında Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Young Boys ile oynadı. Geçen sezondaki travmanın ardından beklentiler bu yıl için daha da yükseldi. Yapılan ve yapıl(a)mayan transferler,gidenler ve gidemeyenler,istenenler ve verilenlerle bir matematik probleminden farksızdı ilk 90 dakika öncesinde Fenerbahçe. Hafta içindeki yeni formaların tanıtımı olmasa belki de kuru kuruya bir maç olacaktı bu izleyenler için. O yeni formalardan Fenerbahçe güneşi adı verilen mavi formayla çıktı sahaya Fenerbahçe. Real Madrid’in geçtiğimiz sezonlarda yaptığı alternatif formaya benziyordu uzaktan bakıldığında. Bakmak için daha yakına gelindiğinde ise formadaki güneş ürünün albenisini arttırmaya yetiyor da artıyordu bile.
Maça ev sahipleri hızlı başladı. Zaten formda olan İsviçreliler belli ki işi ilk maçta bitirme derdindelerdi. O arada Emre ile Fenerbahçe golü buldu. Galatasaraylıların her derbi sonrası “bir kere geldiniz o da gol oldu”sunu İsviçreliler de diyebilirdi. Onlar da 20-21 kere geldiler ve golü buldular. Sonra da bu cümlelerden bir kere daha oldu. Yoktan varedilen bir pozisyonda 2-1’i yakaladı Fener,sonra Young Boys gençliğinin de enerjisiyle son dakikalara kadar bir hayli geldi ve penaltıdan 2-2’yi buldu. Arada Kazım kırmızı kart gördü bir de. Zaten o dakikalarda direkler ve Volkan olmasa maç çoktan kopardı,biz de kanalı değiştirirdik.
50 dakikaya yakın 10 kişi oynayan Fenerbahçe rakibine verebileceği her pozisyonu verdi. Sağdan geldiler,soldan geldiler,şut çektiler,karambol yarattılar,vs. Şans diye bir şey varsa o gece yanımızdaydı. Skor aldatıcı olmamalı bu takımın çok eksiği var. Yıllardır bir forvet sıkıntısı çekiyoruz. Defans eskisi gibi güven vermiyor. As kadroya alternatif düşünülen oyuncular ya top oynamayı unutmuşlar,yada top oynamak istemiyorlar. Disiplin sorunu çeken ve takımına da sorun çektiren Kazım gene aynı. Stoch geçen sezondan tek farklı isim,gerçekten de farkını ortaya koyan sadece o. Birkaç sezon önce beğenilmeyen Volkan bu takımın en iyisi. Ciddi anlamda ilerleyen maçlarda sıkıntı yaşamaması için acilen bir forvet,bir defans ve bir ortasahaya ihtiyacı var Fener’in.
90 dakika sonunda gördük ki sadece formalar değişmiş,geri kalan her şey aynı…